Kırsalda büyümüş iki kişiyiz. Balık yüzdüğü suyu görmezmiş. Kırsalda iken doğayla iç içe bir yaşantımız vardı. Büyük şehirde yaşamanın daha konforlu olduğunu düşünüyorduk. Sürekli toprak ile haşır neşirken beden yorgunluğu bizi daha masabaşı meslekler hayal etmeye zorluyordu.
Üniversite bu değişim için bize bir kapı araladı. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji (Berivan) ve Fizik (Halil) bölümlerine başladık (2006). Üniversite için geldiğimiz büyük şehrin büyüsününe (pardon tuzağına) kapıldık. Üniversite ile birlikte yaklaşık 14 yıl İstanbul'da yaşadık.
Üniversite sırasında başlayan dijital dünya merakımız sonradan mesleğimize dönüştü. Yazılım konusunda kendi projelerimizi geliştirmeye çalışırken sistemin bir parçası olmuştuk. Web tabanlı yazılım geliştiren bir şirket kurduk. Sürekli yeni teknolojiler çıkıyordu ve bizde bu güzelmiş bunuda öğrenelim, bu da lazım olur derken zamanımızın çoğunun masabaşında geçtiğini fark ettik. Ama artık bundan kurtulmak çokta kolay değildi.
İnsan olarak hep daha fazlasını istiyoruz, belki bizi ileri götüren budur. Bedenen daha az yorulduğumuz bir mesleğimiz, daha konforlu evimiz, herşeye ulaşabildiğimiz bir şehir yaşantımız vardı. Ama trafikte geçen zaman, tekdüze çalışmanın stresi, doğanın bir parçası olmaktan uzak robotlaşmış bir hayat bize bazı şeylerin eksikliğini hissettirmeye başladı.
Öncelikle doğa ile bağımızı kurmak için kamp yapmaya, doğa yürüyüşleri yapmaya başladık. Ama hafta sonu yaptığımız bu etkinlikler bize iyi gelsede şehre döndüğümüzde kendimizi doğanın misafiri gibi hissetmemize sebep oldu. Yanı kalıcı bir bağ kurmak mümkün olmuyordu.
Bu konuda nasıl bir çözüm bulabiliriz diye düşünmeye başladık. Permakültür kavramı ile tanıştık. Bu konuyu öğrenmeye başlayınca şunu fark ettik. Kırsalda yaşarken endüstriyel tarımın, kapitalist sistemin içinde kaybolduğumuzdan rahatlamak için şehre kaçmışız. Şehirde aynı düzen devam ettiği için bu sefer de başka bir arayışa girmişiz. Yanlıştan kaçarak bir yere varılamayacağını bunu düzeltmek için çalışmamız gerektiğine karar verdik.
Gelişmiş ülkelerde bu yöndeki çalışmaları incelemeye başladık. Permakültür ile birlikte, sade yaşam, vahşi doğaya dönüş gibi akımları incelemeye başladık.
Temelde istediğimiz özümüze dönmek, kendimize zaman ayırmak, sağlıklı bir yaşam, doğanın bir parçası olduğumuzu hatırlamak ve sistemden kopmadan ama akımına da kapılmadan yaşamaktı. Bu konuda neler yapabileceğimizi düşünmeye başladık.
- Doğa ile bağ kurmak istiyorsak bunun için doğanın içinde olmamız gerekiyor, yani kırsala taşınalım.
- Kırsalda olursak bahçemiz olur kendi gıdamızı üretiriz, hem sağlıklı besleniriz hem de şehir stresinden uzaklaşırız.
- Evden yazılım işlerimizi yürütmeye devam ederiz. Trafikte zaman harcayacağımıza kendimize vakit ayırırız.
- Toprak ile uğraşmak bize iyi gelir bu çok güzel bir fikir.
Hadi bunu yapalım ne duruyoruz o zaman !
Dur dur bir dakika biz zaten böyle başlayan bir süreç ile şehre gelmemiş miydik? Bu güzel bir fikirse herkes neden köylerden şehire göçüyor. Bu terse kürek çekmekten başka birşey değildi. Bu terse göç hareketini yapan kişiler ile konuştuk ve bunları araştırdık.
İnsan şehir konforuna alıştıktan sonra bunu sürdürmek istiyor, bunu yapamayınca daha mutsuz ve hayal kırıklığı ile geri dönmek zorunda kalıyordu. O yüzden bu işi yapacaksak daha planlı ve kapsamlı düşünmemiz gerektiğine karar verdik.
Araştırma ve planlama süreci yaklaşık 3 yıl sürdü. Bu süreçte çok fazla şey öğrenmek zorunda kaldık. Büyük bir plan için çok fazla bilgi gerekiyor. Ama sürekli teorik bilgi ediniyorduk. Uygulama olmadığı için bu bilgileri kıyaslamak, planlamak, maliyet analizi gibi konular hep havada kalıyordu. Sürekli bu şeyleri deneyimleyen kişilen paylaşımları olsa diye iç geçiriyorduk.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde insan haklarını sürekli konuşuyoruz. Bizce ticari olmayan her türlü bilgiye erişim temel insan hakkı olmalı ve bu bilginin kaliteli, sistematik paylaşımı teşvik edilmeli.
Biz araştımalarımız sonucunda bazı şeyleri olgunlaştırdık ve bir proje oluşturduk. Büyük projemiz Kişisel Sürdürülebilir Yaşam Alanı oluşturmak.
Eksikliğini hissettiğimiz şeyi bu proje kapsamında yapmaya karar verdik. Proje süresince öğrendiklerimizi, deneyimlediklerimizi; nitelikli bilgileri sistematik olarak paylaşmaya karar verdik. Edindiğiz bilgiler, yaptığımız seçimler veya uygulama yöntemlerimiz doğru olmayabilir. O yüzden bu paylaşımları bizim ile ilgili olduğu için İki Okka "Paylaştıkça Çoğalsın" adında yeni bir iletişim ve bilgi paylaşım projesi başlattık.
Bu web sitesi üzerinde paylaşımlarımızı sürdürüyoruz. Bizim için yeni, zor aynı zamanda zaman alan video oluşturma işine de başladık. İki Okka adında bir Youtube kanalımız var. Bu kanal aracılığı ile deneyimlerimizi video olarakta sizlerle paylaşmayı hedefliyoruz. Kişisel Sürdürülebilir Yaşam Alanı 3 Fazdan oluşan bir proje. Arsa alımı ile ilk adımı attık. İnşaa edeceğimiz ev konusunda araştırmalarımız sonucunda pasif bina/ev (PassivHaus) standartlarında modern bir yapı yapmaya karar verdik ve şu an bu süreç devam ediyor. Sonrasında permakültür ile zengin biyoçeşitliliğe sahip sürdürülebilir bir tarım alanı oluşturacağız. Kendi kendine yeten her anlamda sürdürülebilir bir yaşam alanı oluşturana kadar paylaşımlarımız devam edecek.
Bu uzun yolculukta deneyimlerimizden faydalanmak ve bizimle etkileşimde kalmak için bizi takipte kalın.
Berivan & Halil OKKA